Kaçamak, 2.Bölüm

Beni elimden tutup banyoya götürdü. Çok büyüktü, içeride dört kişiyi içine alacak büyüklükte, basamaklarla inilen, gömme bir küvet vardı. Küvetin dolaması için suyu açtı ve bolca sabun döktü. Yavaş yavaş doluyordu. Köpüklerin üstü buharla kaplanmıştı. Küvetin hemen yanında ayakta duruyordum. Yavaşça beni kendine çekti. Çırılçıplak karşısından duruyordum. Gözlerini gözlerimden ayırmadan bana bakıyordu.
Usulca “Sana burada sahip olacağım Sibel diye mırıldandı.”
Sesi o kadar heyecan verici ve seksiydi ki, tekrar ıslanmama sebep olmuştu. Eğilip boynumu öptü, daha kolay ulaşabilmesi için başımı yana eğdim. Bir yandan da parmakları vücudumun en hassas noktalarına narince dokunuşlar atarak gezinmeye başlamıştı. Beni hafifçe tutup olduğum yerde ters çevirdi. Artık yüzüm aynaya dönük kendime bakıyordum, o ise arkamdaydı, yavaşça dizlerinin üzerine çöktü. Popomu önce öptü, sonra usulca ısırarak iç geçirmeme neden oldu.

Ayağa kalktı ve bana aynadan bir kez daha baktı.
“Kendine bir bak o kadar güzelsin ki” diye mırıldandı.
Arkamdan bana sarılarak ellerini karnımın üstüne yerleştirdi.
“Teninin ne kadar yumuşak olduğunu gör” sesi yumuşak ve alçaktı.
Ellerini bir daire çizerek ağır ağır hareket ettirdikten sonra yukarı memelerime doğru kaydırdı. Elleriyle memelerimi avuçlayacak şekilde tuttu. Parmaklarıyla meme uçlarımı tekrar tekrar okşadı.

Aynadaki seks düşkünü kadının onun eleri altında dağıldığını görmeyi daha fazla istemeyerek inledim ve gözlerimi yumdum. İşte böyle bebek diye mırıldandı. Ellerini vücudumun iki yanından kaydırıp belimden kalçalarıma, oradan kasık tüylerime götürdü. Kollarını bir kez daha bana sardı ve elini vajinamın klitorisimin üzerinde şehvetli okşayışını sürdürdü. Göğüs kılları beni okşuyor, sertleşen penisini arkama bastırıyordu.
Aniden durdu, beni çevirdi, bileklerimi tek eliyle sarıp ellerimi arkamda esir alırken, beni vahşice öpmeye başladı. Beni olduğum yere sabitlemiş ağzıyla ağzımı tahrip ediyordu. Nefesi kesik kesikti, Tıpkı benimki gibi.
Beni serbest bırakıp tepeden bakarak, dizlerinin üzerine çök diye emretti. Dediklerine itaat ederek yavaşça yere çöktüm. Şimdi hatırı sayılır uzunluktaki penisi hemen önümde duruyor, adeta vahşice bana bakıyordu. Gözlerimi yukarı doğru kaldırıp kirpiklerimin arasından ona baktım.
“Yala hadi diye” mırıldandı.
Öne uzandım ve bir elimle penisinin etrafını sardım. Gözleri kısa bir an için kapandı. Vay canına beklediğimden çok daha sertti. Parmaklarımla onu daha sıkı kavradım ve aşağı yukarı gidip gelmeye başladım. Kalçalarını hafifçe elime doğru bastırdı ve bende refleks olarak onu daha sıkı kavradım. Gırtlağının derinliklerinden bir inilti yükseldi. Nefesi hızlanırken ağzı aralanmıştı. Öne eğildim ve gözleri kapalıyken, dudaklarımı penisinin etrafına yerleştirerek onu emdim ve dilimi ucunda dolaştırdım.
Hımm… Kadifeye sarılı bir çelik gibi, aynı anda hem sert hem yumuşaktı ve şaşırtıcı bir tadı vardı: Tuzlu ve pürüzsüz.
“Tanrım” Diye inledi ve gözlerini bir kez daha yumdu. Onu ağzımla becerebiliyordum. Dilimi bir kez daha ucunun etrafında döndürdüm ve kasılarak kalçalarını öne itti. Artık açık olan gözleri ateşle parlıyordu. Tekrar kasılarak dişlerini sıktı. Bacaklarından destek alarak onu ağzımın iyice içine aldım. Ellerimin altında bacaklarının gerildiğini hissedebiliyordum. Elleriyle saçlarımı kavradı ve hareket etmeye başladı.
“Ah bebeğim harika bir his bu” diye mırıldandı.
Dilimi etkileyici penisinin başında dolaştırarak daha sert emdim. Ardından onu gırtlağımın derisinde hissedecek şekilde ağzımın derinliğine çekip tekrar çıkardım. Dilim ucunun etrafında dolaştı. O benim lolipopumdu. Daha sert daha derine bastırırken, zevk vermenin ve şehvetli bir özlemle kıvranmasını izlemenin bu kadar tahrik edici olabileceğini hiç düşünmemiştim.
“Sibel ağzına boşalacağım” Boğuk sesi bir uyarıydı.
“Bunu yapmamı istemiyorsan hemen şimdi dur”
Kalçalarını öne iterken gözleri açık temkinli ve şehvetli bir ihtiyaçla, bana duyduğu ihtiyaçla, doluydu, Ağzıma duyduğu ihtiyaçla. Elleri saçlarımı gerçekten sımsıkı kavramıştı. Bunu yapabilirdim. Onu ağzımın daha da derinlerine ittim ve anlık bir aşırı özgüvenle, dişlerimi açığa çıkardım. Bu onu uçurumdan aşağı itti. Haykırarak hareketsizleşti ve ılık tuzlu sıvının gırtlağımdan aşağı aktığını hissettim. Hızla yutkundum. Iykk! Bundan emin değildim, ama umurumda değildi. Banyoda benim sayemde kendinden geçmişti. Arkama yaslanıp dudaklarımda zafer dolu şeytani bir gülümsemeyle onu izledim. Nefesi hırıltılıydı. Gözlerini açarak bana baktı.
“Tanrı aşkına Sibel beni şaşırtıyorsun, bu çok iyiydi, gerçekten çok iyi”
Gülümsedim ve bilinçli olarak dudağımı ısırdım.

Duş aldıktan sonra banyodan çıkıp yatak odasına geçti. Ben ise hala banyoda oyalanıyordu. Aynanın karşısına bir kez daha geçip kendime baktım. İçimi suçluluk duygusu kaplamıştı. Az önce kocamı aldatmış ve bir kaçamak yapmıştım. İçimdeki tanrıça dans ediyor bana akışına bırak diyerek telkinde bulunuyordu.
Bir anda “Burak!” diye haykırdım.
Beni kaç kez aradı acaba kesin merak etmiştir. Telefonum nerede? Hızlıca giyinip yatak odasında duran çantamı aldım ve telefonu çıkardım. 6 cevapsı arama ve 1 mesaj. Hemen mesajı açtım.
“Nerdesin seni merak ediyorum. Beni mutlaka ara.”

Levent yanıma gelerek, “kocan mı arayan?” dedi.
“Evet” diye mırıldandım.
“Gitmem gerekli çok acil” dedim.
“Anlıyorum Ahmet seni evine bırakır sorun etme” dedi.
Ahmet Levent’in koruması aynı zamanda da şoförüydü.

Arabayla evin önünde durduğumuzda bütün ışıklar yanıyordu. Arabadan indim ve pencerede Burak’ın beklediğini gördüm. Hızlı adımlarla içeri girdim. Zile basmadan çantamdan anahtarımı çıkardım ve kapıyı açıp içeri girdim. Burak oturma odasında koltuğa oturmuş elince bir barak içki ile kaşları çatık bana bakıyordu.

Sert bir sesle: “Nerelerdesiniz Sibel hanım? Eviniz olduğunu hatırladınız mı?”