Bir Aile Olmak 2
Aylar böylelikle geçip gitti, Asya en sonunda Avustralya’ya onların yanına gelmemi teklif etti. 1 ay kalacağım ufak bir tanışma gezisi olacaktı,
-para koydum kenara biletini alayım, vize süreci de pahalı ablacım
demişti telefonda ama ben param var diye reddetmiştim onu. Onu koklamak öpmek için cebimdeki her kuruşu verebilirdim, ablacım diyordu bana, ben de ara ara ona abla diyordum, doğal bir süreçte oluvermişti bu iletişim, ikimizin de gözünün içi parlıyordu böyle olunca. İşte böylelikle binmiştim Sydney uçağına, tek başıma, garip bir şekilde Dünya’nın öbür ucuna hiç tanımadığım 3 kız kardeşimi görmeye gidiyordum. Vay be Kenan nerden nereye...
Uçak piste indi. Ülke cehennem sıcağıydı, ablamı ilk kez bekleme kısmında gördüm, sakin sakin gider sarılırım diyordum kafamda ama o beni görür görmez koşup kucağıma atladı, 1.60 boyunda minicik bir kızdı, incecik vücudu, küçük memeleri ve götüyle çıtı pıtı ama kusursuz bir güzelliği vardı. Kıyamayacağın güzelliklerdendi ama onu elimde oyuncak gibi çevirerek sarıldım ona, ayakları, beyaz sandaletleri ve *** şortu havada sallanıyordu. Beni beklerken çok terlemişti ama bir kız bu kadar güzel kokar mıydı ya? Bembeyazdı bacakları, biraz sıkıştırsam elimin izi çıkacak gibiydi, ayaklarına siyah ojeler sürmüştü, o ayakların bile bu kadar tere rağmen melekler gibi koktuğuna emindim. Asya ablama dair hiçbir şey çirkin olamazdı, daha önce onun merakıyla ve sevgisiyle çok yükselmiştim ama onu yere bırakırken sikimin kalktığını ilk kez fark ettim. O anlamış mıydı bilmiyordum, onu korkutmak, iğrendirmek istemiyordum da ama kendimi kötü hissetmemiştim.
Ben kendimi kandırmayı hiçbir zaman sevmezdim, o yüzden kendime dürüstçe itiraf ediyordum, Asya ablama çoktan aşıktım, normal bir sevgi değildi ona duyduğum, aile kurmaya olan açlığımla karışmış bir kardeş sevgisiydi bu, ikisi birbirine girmişti, hem onun anaçlığıyla bebek olmak istiyor, kardeşi olmaktan zevk alıyor hem de onu çatur çutur sikmek, başka kimseyi yaklaştırmayarak korumak ve karım yapmak istiyordum, kendimi garip hissettim ama o koluma girip beni sürüklerken uzaklaşmadım. Gülerken hafif hafif ağlıyordu.
-iyi ki geldin ablacım iyi ki geldin, iyi ki yazmışım sana
deyip yanağıma okkalı bir öpücük kondurdu. Küçük arabasına bindiğimizde.
-şehrin biraz dışındayız canım. Orkide çok heyecanlıydı ama yemeği kontrol etsin diye onu evde bıraktım, orda tanışırsın, çok meraklı senin hakkında ama başta çekinecektir, ona kibar ol tamam mı ablacım
diye tembihledi.
-Yıldız ise biraz kabadır, ben ağzının payını veririm ama iflahsızdır o, kalbini kırdırma tamam mı ablam, ne derse desin önemseme, onun tepkisi sana değil bize.
anlaşılan beni karışık bir gün bekliyordu. Küçük hatchback arabasının sol koltuğunda ilk defa ters direksiyonlu bir arabada olmanın şaşkınlığıyla yolu izlerken bana dönüp gülümsedi, çok güzel hissettim ona bakarken, onun bakışlarında da sıradanlıktan fazlası vardı sanki, kendimi kandırmıyor olduğumu umdum.
-hazır mısın?
dedi elleri direksiyondayken.
-ilk kez aile yemeği yiyeceğiz kardeş kardeş...
Ablamın minik arabasıyla 1 saatlik bir yol gittik, yolda ablam bana bol bol temas ediyor, 1.90 lık halimle küçük çocukmuşum gibi yanaklarımı sıkıyordu, daha sonra tam Amerikan filmlerindeki tarz müstakil bahçeli bir eve geldik, ev tek katlıydı ama güzel duruyordu, eve dahil küçük bir garaj vardı, ablam arabayı garajın önüne bıraktı. Garajdan eve girdiğimiz için garajın içinde sedan bir spor Mitsubishi ve bir scooter da olduğu dikkatimi çekti. Garajın içinden eve tahta bir kapıyla girdik, ev 3+1 di ama Türk tipi değildi tabi. Amerikan mutfak ve geniş bir merkezi vardı, burası salon sayılıyordu ve devasaydı, diğer odaların kapıları aralıktı ve her birinde çift kişilik yatak ve kendilerine dair eşyaların olduğunu görebiliyordum, her birinin bir odası vardı demek. Annelerinin yeniden evlendiğini ve başka bir şehir de yaşadığını söylemişti ablam, düşününce Asya bu ailenin annelik rolünü üstlenmese onlar da birbirleri dışında yalnız kalmıştı.
Geniş salona girdiğimizde yemek masasının donatıldığını gördüm, yine yazlık kıyafetler içinde çıtı pıtı bir kız bizi bekliyordu, şaşkınlıkla başını kaldırıp tutuldu kaldı. Ayakları ve bacakları çıplak, kısa bir penye şortu vardı, üzerinde beyaz bir tişört, saçlarını iki yandan toplamıştı, olsa olsa 1.59 boyunda Dünya’daki en sevimli kız, genişçe bir ağız, pürüzsüz bir gülüş, ablası gibi güldükçe kaybolan çekik gözler, ayakları ojesiz, elleri ve tırnakları çok bakımlı, kokusu daha uzaktan gelen bu kıza bakar bakmaz ağzımdan adı kaçtı.
-Orkide merhaba ben Kenan.
Asya’nın da cesaretlendirmesiyle utangaç bir tavırla bana yaklaştı.
-Merhaba ben... şey Orkide ben. Memnun oldum abi.
O abi deyince içimde çok garip bir his perçinlendi, koruma hissi. sevme hissi ve tıpkı Asya’daki gibi ilginç ve karmaşık bir sevgi yumağı, biraz cinsel biraz kardeşçe. Yine de ona kötü hissettirmek istemedim, Asya farklıydı ama Orkide’ye bu manada yaklaşmayacaktım, onu kardeşçe sevmek istedim, kendimi tutamadan hafifçe kendime çekip ona sarıldım. Kafası göğsümdeydi, Asya çok mutlu oldu bu hareketime, Orkide ise kıpkırmızıydı, utangaçtı ama sarılmamı reddetmedi.
-Vayy başlamış sizin kardeş aşkı
diye bir ses inletti odayı. Dalgacı bir ton vardı bu seste, kafamı kaldırınca sesin sahibini gördüm, yine çırılçıplak bacaklar ama diz üstüne kadar incecik çoraplar, kardeşleri gibi penye bir şort ama üstünde crop, yüzünde kinli ve gıcık bir bakış. İşte Yıldız ablam da böyle bir insandı, en azından onun bana sarılmak istemeyeceği kesindi.
-selam ver kardeşine
dedi Asya
-selam Kenan bey, hoş geldin evimize, misafirin erken kalkanı makuldür biliyorsun, çok durma.
-ablaaa
diye sitemle söylendi Orkide kollarımdan kurtulup.
-sus Orkide, elin adamına da sarılıp durma, maazallah sapık mı ne bilmiyorsun.
-Yeter!
diye çıkıştı Asya ondan beklemediğim bir tonda.
-Söz vermiştin Yıldız. Huysuzluğunu hiç çekemeyeceğim, sen kardeşimizle tanışmak istemiyor ya da her neyse onu o şekilde görmüyor olabilirsin ama biz kardeşimizi seviyor ve merak ediyoruz, şimdi onunla düzgün konuşacaksın!
-kusura bakmayın ya! Elin adamını evine getirince kardeş olmuyor.
-sen getirmiyor musun elin adamını? Senin bok bakışlı sevgilinden daha tehlikeli değil benim kardeşim, burası benim de evim ve ben kardeşimi evimde istiyorum tamam mı?
Yıldız gözlerini devirip odasına kaçtı. Orkide
-ay neyse masaya geçelim Kenan... şey abi, hadi acıkmışsındır.
Masaya oturduk. Orkide’yi ilk görüşüm değildi, Asya ablam fotoğraflarını göstermişti ama ilk konuşmamızdı, ona karşı hassas ve yumuşak, konuştukça gerçekten de ablamın dediği gibi açılmıştı. Hayatından konuştuk, İtalyan arkadaşlarından, çocuk oyun alanındaki işinden, en sevdiği dizilerden ve filmlerden, Asya ablam ikimizin kaynaşmasına aşkla bakıyor, mutluluğu gözünden okunuyordu.
Yemeklerimizi yerken bir anda kapı çalınca hepimiz şaşırdık, az önceki haline göre kat kat süslenmiş Yıldız ablam odasından çıkıp kapıya koştu. Az önceki sert tavrından nedense eser yoktu, çok hevesli hatta sahibine koşan bir köpek gibi koştu, kapıdan içeri 1.80 boylarında yakışıklı ama baya kıllı bir adam girdi, Yıldız onu sulu sulu dudaklarından öptü, yemek masasına göz gezdirip İngilizce selam verdi, Asya’da aynı şekilde cevapladı. Herifin gözlerinde aç ayı gibi bakış vardı ama yemeğe değil kardeşlerime bakıyordu. İçimde bir şeyler kaynadı, Asya’nın bok bakışlı derken neyi kastettiğini anlamıştım, ben de kinli bakışlarla onu kesmeye başladım, gözlerimiz kitlenince bir saniyeliğine bocaladı sonra da tadı kaçtı, evde başka bir erkek görmek sanırım hoşuna gitmemişti. Pek İngilizcem yoktu o yüzden ne konuştuklarını çok anlamıyordum ama Yıldız’a bir kaç soru sordu, Yıldız’da sanırım herifin morali bozulmasın diye göz devirerek açıklamalar yaptı, beni biraz kötü tanıtmış olmalı ki yine Asya’dan azar yedi ama tabi dediklerini anlamamıştım. Herif gerisin geri kapıya yöneldi, elini Yıldız ablamın beline atıp kızı dışarı çekti, kapıyı kapatıp gittiler.
-ayyy bok herif ya, nefret ediyorum şundan abla. Yıldız ablam yüzünden her gün her gün görüyoruz şunu.
-sabret ablacım biter bu da.
-bu kim?
Diye sordum merakla.
-yani Yıldız’ın sevgilisi belli de.
-sorma ablacım, Yıldız biraz maymun iştahlıdır, erkek zevki de kötüdür, daha öncesinde çok sevgili değiştirdi ama bir yıldır buna takıldı kaldı. Herif iğrenç biri, doğru dürüst işi yok, bar fedaisi, gözü etraftaki her kızda, kaç defa aldattı bizimkini ama yalvarsak da ayrılmıyor, bayılıyor bu adama, Francis bunun adı, Allahtan bizim evde kalmasını yasakladım da burada sıkıntısını çekmiyoruz.
-neyse abi boş ver, sen işini anlatıyordun, ben şey soracaktım sana, benim bir tane motorum var da işe giderken kullanıyorum, iki haftadır falan çalışmıyor, servisi de Sydney’de, tek başıma oraya götüremiyorum, sen bakabilir misin? Hem ben de yardım ederim, çok severim öyle kurcalamayı falan, oyun atölyesinde de teknik işleri bana öğretiyorlar, kablo çekme falan
-oo ne güzel
dedim gülerek.
-Tamam Orkide’cim birazdan bakalım motoruna olur mu?
ona Orkide’cim demem yüzünden utanıp gülmüştü, hemen,
-olurrrr
diye cilveli cilveli söylendi.
-olmaz ablacım
diye araya girdi Asya.
-Abin yeni geldi, çok yorgun, 36 saattir yolda, yemeğini yedikten sonra güzel bir duş alacak sonra da ona güzel bir yatak hazırlayacağız tamam mı? Yarın bakarsınız motora.
-abla o kadar yorgun değilim ya, jetlag olmasın diye uçakta baya uyudum
diye itiraz ettim ama bu evin annesi itirazları pek kabul etmiyordu.
-yürü bakalım
diye elime bir havlu verip beni banyoya çekti.
-Orkide dolaptan bira çıkar, çerez falan koy, abin çıkınca biraz içer sohbet ederiz, uykusu gelince yatar.
-tamam abacım
diyip koştu Orkide. Asya ablam bana banyoyu ve suyu nasıl ayarlayacağımı gösterdikten sonra
-soyun!
dedi emreder bir tonda. Şaşırmıştım.
-a abla soyunayım da ben kendim hallederdim, kirli poşeti verirsen sizin çamaşırlarla karışmasın, sana da zahmet olmasın ben yıkarım.
-saçmalama Kenan! Çıkar kıyafetlerini ben direkt yıkamaya atacağım, çamaşır makinesi alt katta, hiç oraya inmekle uğraştıramam seni.
Bir an donup kalsam da ablamın dediğini yapmaya başladım. Önce tişörtümü sonra da basketbol şortumu çıkarıp ona verdim, en son da çoraplarımı, altımda bir tek baksırımla kalmıştım ama Asya ablam kıyafetleri katlıyor, banyoyu hemen terk etmiyordu. Bütün pis düşüncelerime rağmen biraz utanmıştım, beni masum görüyor, onu öyle görmeyeceğime mi inanıyordu acaba? Tam duşa kabine girip baksırımı çıkaracakken kapıda Orkide belirdi.
-abla sofrayı hazırladım, istediğiniz zaman gel
deyip donup kaldı, şaşkınlıkla vücuduma bakıyordu, yüzü kırmızı, gözleri kısılmış, o geniş ağzı utançla bükülmüştü ama gözlerini üzerimden alamıyordu. Öyle mükemmel sexapel bir vücudum yok ama göbekli bir ayı da değilim, iş hayatının getirdiği geniş bir vücudum var sadece, yine de kardeşlerim annelerinin genlerini almış olmalı, hepsi minikken ben yanlarında baya bir ayı gibi kalıyordum. Ablam Orkide’nin kitlenişini görünce ufak bi kahkaha attı.
-noldu Orkide’cim çok mu yakışıklıymış abin, diyordum inanmıyordun...
-y y yok abla daa... yani aman yakışıklı tabi abim de şey... ne kadar büyük ya abim, hani kocaman bir adam, hiç böyle hayal etmemiştim.
Bu da Asya’ya ilk cümle kadar kahkaha attırdı.
-ee demek ki o kendi annesi tarafına çekmiş babam da bu kadar yoktu.
Muhabbet beni baya güldürmüştü.
-bence siz minik siniz hanımlar
deyip duşa kabine girdim, perdeyi çektim. Ablam dışarıdan:
-baksırını da ver
deyince çıkarıp onu da uzattım. Aylarca konuşmuş olsak da beni ilk günden bu şekil sahiplenmesi çok hoşuma gitmişti. Minnettar ve utanmış hissediyordum ve her şeyden cok mutluydum çünkü hayatımda görmediğim ilgiyi görüyordum, o an beni ele geçiren düşüncelerden çekindim. Ablama sapıkça bir aşk duymak belki yanlıştı, o beni bu kadar sahiplenmişken kendime hakim olup bu o an bir ayda kendime güzel anılar yaratıp döneyim diye karar verdim. Sıcak suyun altında da yarım saat kadar bunu düşünüp durdum. Çantamdan yeni kıyafetler çıkarıp banyoda durulandım, dışarı çıktığımda kardeşlerim biralarını açmış beni bekliyorlardı. Yaklaşık bir saat daha içip sohbet etsek de ablam haklı çıkmıştı, gözlerim kaymaya uyku beni ele geçirmeye başlamıştı.
-hadi Orkide’cim abine yatak yapalım
deyip kızı kaldırdı. Geniş salondaki büyük kanepeye yastıklarını atıp yatak serdiler, anlaşılan burda çekyat kültürü yoktu ama koltuk o kadar pofuduktu ki sorun çekmeden uyuyacağıma emindim. Ortalığı toparlamalarına yardım edecektim ki ablam yine azarlayıp beni yatırdı.
-hadi iyi geceler Kenan’cım, sen beni kırmadın bize geldin ya burada sana hiçbir iş yaptırılmayacak.
Deyip yanağıma sulu bir öpücük kondurdu, Orkide’de usul usul gelip bana sarıldı sonra onlar salonu toparlarken bayılırcasına uyuyakalmışım...
Gece bir anahtar tıkırtısına uyandım, etraf zifiri karanlıktı, elimi attığımda telefonum saatin gece 4 olduğunu gösteriyordu, sersemliği atıp hemen dikildim! Kapıya yöneldim, ses ordan geliyordu, sanki biri kapıyı kurcalıyordu. O anki sersemlikle kapıyı hızlıca açıp yumruğumu çakmaya hazır bir şekilde sıktım ama kapıyı açar açmaz ufak bir çığlık atan bir kız kollarıma doğru düştü. Üzerinde elbisesi, kaymış gözleri, ağır alkol ve sanayiden çeşitlerini ayırt edebildiğim ** kokusu üzerine sinmiş olan Yıldız ablamdı bu kız.
-ayy off sen hala burda mısın yağg...
diye zar zor konuştu, ne cevap vereceğimi pek bilemedim. Makyajı kaymış, boynu morluklar içindeydi, topuklularının birinin topuğu kırılmıştı, kapıyı bile açamıyor, hafif hafif öğürüp duruyordu, konuşmadan elimi koltuk altına atıp bir çırpıda kaldırdım. Asya ablama göre öne düşük bir burnu vardı ama onun dışında benziyorlardı, kâküllü sacları omuzlarında bitiyordu, diğer kardeşlerim gibi uzun saçlı değildi, onlar gibi 1.60 boylarında çıtı pıtı bembeyaz tenli bir Elf kızıydı. Kendimi çirkin bulmuyordum ama onlarla gerçekten görsel çok bi benzerliğimiz yoktu, bu üç kız resmen bir ressamın elinden çıkmışçasına pürüzsüzdü, şekilli ama ufak memeler, ince ve süt rengi bacaklar, ince bir bel, aşık olunası suratlar. Elimi koltuk altına atıp oyuncak gibi kaldırdım onu.
-dokunma yhaa
Bir şey söylemeden onu banyoya sürükledim. Olacakları biliyordum bari Asya ablama iş çıkmasın dedim, klozetin yanına çömeltip kafasını eğdim, tam tahmin ettiğim gibi 30 saniye sonra kusmaya başladı, aşama aşama daha da çirkin sesler çıkararak midesini klozete bırakırken saclarını tutup başında bekledim. O banyo ışığının altında işin rengi iyice orta çıkmış, Yıldız ablamın sıyrılan eteğinden arka bacakları ve kalçalarının başlangıcı gözüküyordu, tabi ki boynu kadar mosmordu, birisi inanılmaz bir hırsla hatta bildiğin döver gibi sikmişti, tam o anda elbisesinin sırtındaki lekeler dikkatimi çekti, orospu çocuğu direkt kızın elbisesine boşalmıştı. Koskoca kadının sevgilisi olması elbet normaldi, hatta seks yapması da normaldi, dün tanıdığı biri olarak kardeş olduğumuz ama pek de olamadığımız bu kızı sanırım kıskanmaya hakkım yoktu ama istemsizce öfkeden kudurmuştum. Adam vura vura sikmiş, üstüne boşalmış, makyajını dağıtmış, bir orospu gibi kapıya atmıştı... sevgili dediğin böyle bir şey yapmaz, eve girer mi, başına bir şey gelir mi diye kontrol ederdi. Ben olmasam Yıldız abla muhtemelen kapının önünde sızar kalırdı, tabi bir berduşa denk gelmez ise..
-para koydum kenara biletini alayım, vize süreci de pahalı ablacım
demişti telefonda ama ben param var diye reddetmiştim onu. Onu koklamak öpmek için cebimdeki her kuruşu verebilirdim, ablacım diyordu bana, ben de ara ara ona abla diyordum, doğal bir süreçte oluvermişti bu iletişim, ikimizin de gözünün içi parlıyordu böyle olunca. İşte böylelikle binmiştim Sydney uçağına, tek başıma, garip bir şekilde Dünya’nın öbür ucuna hiç tanımadığım 3 kız kardeşimi görmeye gidiyordum. Vay be Kenan nerden nereye...
Uçak piste indi. Ülke cehennem sıcağıydı, ablamı ilk kez bekleme kısmında gördüm, sakin sakin gider sarılırım diyordum kafamda ama o beni görür görmez koşup kucağıma atladı, 1.60 boyunda minicik bir kızdı, incecik vücudu, küçük memeleri ve götüyle çıtı pıtı ama kusursuz bir güzelliği vardı. Kıyamayacağın güzelliklerdendi ama onu elimde oyuncak gibi çevirerek sarıldım ona, ayakları, beyaz sandaletleri ve *** şortu havada sallanıyordu. Beni beklerken çok terlemişti ama bir kız bu kadar güzel kokar mıydı ya? Bembeyazdı bacakları, biraz sıkıştırsam elimin izi çıkacak gibiydi, ayaklarına siyah ojeler sürmüştü, o ayakların bile bu kadar tere rağmen melekler gibi koktuğuna emindim. Asya ablama dair hiçbir şey çirkin olamazdı, daha önce onun merakıyla ve sevgisiyle çok yükselmiştim ama onu yere bırakırken sikimin kalktığını ilk kez fark ettim. O anlamış mıydı bilmiyordum, onu korkutmak, iğrendirmek istemiyordum da ama kendimi kötü hissetmemiştim.
Ben kendimi kandırmayı hiçbir zaman sevmezdim, o yüzden kendime dürüstçe itiraf ediyordum, Asya ablama çoktan aşıktım, normal bir sevgi değildi ona duyduğum, aile kurmaya olan açlığımla karışmış bir kardeş sevgisiydi bu, ikisi birbirine girmişti, hem onun anaçlığıyla bebek olmak istiyor, kardeşi olmaktan zevk alıyor hem de onu çatur çutur sikmek, başka kimseyi yaklaştırmayarak korumak ve karım yapmak istiyordum, kendimi garip hissettim ama o koluma girip beni sürüklerken uzaklaşmadım. Gülerken hafif hafif ağlıyordu.
-iyi ki geldin ablacım iyi ki geldin, iyi ki yazmışım sana
deyip yanağıma okkalı bir öpücük kondurdu. Küçük arabasına bindiğimizde.
-şehrin biraz dışındayız canım. Orkide çok heyecanlıydı ama yemeği kontrol etsin diye onu evde bıraktım, orda tanışırsın, çok meraklı senin hakkında ama başta çekinecektir, ona kibar ol tamam mı ablacım
diye tembihledi.
-Yıldız ise biraz kabadır, ben ağzının payını veririm ama iflahsızdır o, kalbini kırdırma tamam mı ablam, ne derse desin önemseme, onun tepkisi sana değil bize.
anlaşılan beni karışık bir gün bekliyordu. Küçük hatchback arabasının sol koltuğunda ilk defa ters direksiyonlu bir arabada olmanın şaşkınlığıyla yolu izlerken bana dönüp gülümsedi, çok güzel hissettim ona bakarken, onun bakışlarında da sıradanlıktan fazlası vardı sanki, kendimi kandırmıyor olduğumu umdum.
-hazır mısın?
dedi elleri direksiyondayken.
-ilk kez aile yemeği yiyeceğiz kardeş kardeş...
Ablamın minik arabasıyla 1 saatlik bir yol gittik, yolda ablam bana bol bol temas ediyor, 1.90 lık halimle küçük çocukmuşum gibi yanaklarımı sıkıyordu, daha sonra tam Amerikan filmlerindeki tarz müstakil bahçeli bir eve geldik, ev tek katlıydı ama güzel duruyordu, eve dahil küçük bir garaj vardı, ablam arabayı garajın önüne bıraktı. Garajdan eve girdiğimiz için garajın içinde sedan bir spor Mitsubishi ve bir scooter da olduğu dikkatimi çekti. Garajın içinden eve tahta bir kapıyla girdik, ev 3+1 di ama Türk tipi değildi tabi. Amerikan mutfak ve geniş bir merkezi vardı, burası salon sayılıyordu ve devasaydı, diğer odaların kapıları aralıktı ve her birinde çift kişilik yatak ve kendilerine dair eşyaların olduğunu görebiliyordum, her birinin bir odası vardı demek. Annelerinin yeniden evlendiğini ve başka bir şehir de yaşadığını söylemişti ablam, düşününce Asya bu ailenin annelik rolünü üstlenmese onlar da birbirleri dışında yalnız kalmıştı.
Geniş salona girdiğimizde yemek masasının donatıldığını gördüm, yine yazlık kıyafetler içinde çıtı pıtı bir kız bizi bekliyordu, şaşkınlıkla başını kaldırıp tutuldu kaldı. Ayakları ve bacakları çıplak, kısa bir penye şortu vardı, üzerinde beyaz bir tişört, saçlarını iki yandan toplamıştı, olsa olsa 1.59 boyunda Dünya’daki en sevimli kız, genişçe bir ağız, pürüzsüz bir gülüş, ablası gibi güldükçe kaybolan çekik gözler, ayakları ojesiz, elleri ve tırnakları çok bakımlı, kokusu daha uzaktan gelen bu kıza bakar bakmaz ağzımdan adı kaçtı.
-Orkide merhaba ben Kenan.
Asya’nın da cesaretlendirmesiyle utangaç bir tavırla bana yaklaştı.
-Merhaba ben... şey Orkide ben. Memnun oldum abi.
O abi deyince içimde çok garip bir his perçinlendi, koruma hissi. sevme hissi ve tıpkı Asya’daki gibi ilginç ve karmaşık bir sevgi yumağı, biraz cinsel biraz kardeşçe. Yine de ona kötü hissettirmek istemedim, Asya farklıydı ama Orkide’ye bu manada yaklaşmayacaktım, onu kardeşçe sevmek istedim, kendimi tutamadan hafifçe kendime çekip ona sarıldım. Kafası göğsümdeydi, Asya çok mutlu oldu bu hareketime, Orkide ise kıpkırmızıydı, utangaçtı ama sarılmamı reddetmedi.
-Vayy başlamış sizin kardeş aşkı
diye bir ses inletti odayı. Dalgacı bir ton vardı bu seste, kafamı kaldırınca sesin sahibini gördüm, yine çırılçıplak bacaklar ama diz üstüne kadar incecik çoraplar, kardeşleri gibi penye bir şort ama üstünde crop, yüzünde kinli ve gıcık bir bakış. İşte Yıldız ablam da böyle bir insandı, en azından onun bana sarılmak istemeyeceği kesindi.
-selam ver kardeşine
dedi Asya
-selam Kenan bey, hoş geldin evimize, misafirin erken kalkanı makuldür biliyorsun, çok durma.
-ablaaa
diye sitemle söylendi Orkide kollarımdan kurtulup.
-sus Orkide, elin adamına da sarılıp durma, maazallah sapık mı ne bilmiyorsun.
-Yeter!
diye çıkıştı Asya ondan beklemediğim bir tonda.
-Söz vermiştin Yıldız. Huysuzluğunu hiç çekemeyeceğim, sen kardeşimizle tanışmak istemiyor ya da her neyse onu o şekilde görmüyor olabilirsin ama biz kardeşimizi seviyor ve merak ediyoruz, şimdi onunla düzgün konuşacaksın!
-kusura bakmayın ya! Elin adamını evine getirince kardeş olmuyor.
-sen getirmiyor musun elin adamını? Senin bok bakışlı sevgilinden daha tehlikeli değil benim kardeşim, burası benim de evim ve ben kardeşimi evimde istiyorum tamam mı?
Yıldız gözlerini devirip odasına kaçtı. Orkide
-ay neyse masaya geçelim Kenan... şey abi, hadi acıkmışsındır.
Masaya oturduk. Orkide’yi ilk görüşüm değildi, Asya ablam fotoğraflarını göstermişti ama ilk konuşmamızdı, ona karşı hassas ve yumuşak, konuştukça gerçekten de ablamın dediği gibi açılmıştı. Hayatından konuştuk, İtalyan arkadaşlarından, çocuk oyun alanındaki işinden, en sevdiği dizilerden ve filmlerden, Asya ablam ikimizin kaynaşmasına aşkla bakıyor, mutluluğu gözünden okunuyordu.
Yemeklerimizi yerken bir anda kapı çalınca hepimiz şaşırdık, az önceki haline göre kat kat süslenmiş Yıldız ablam odasından çıkıp kapıya koştu. Az önceki sert tavrından nedense eser yoktu, çok hevesli hatta sahibine koşan bir köpek gibi koştu, kapıdan içeri 1.80 boylarında yakışıklı ama baya kıllı bir adam girdi, Yıldız onu sulu sulu dudaklarından öptü, yemek masasına göz gezdirip İngilizce selam verdi, Asya’da aynı şekilde cevapladı. Herifin gözlerinde aç ayı gibi bakış vardı ama yemeğe değil kardeşlerime bakıyordu. İçimde bir şeyler kaynadı, Asya’nın bok bakışlı derken neyi kastettiğini anlamıştım, ben de kinli bakışlarla onu kesmeye başladım, gözlerimiz kitlenince bir saniyeliğine bocaladı sonra da tadı kaçtı, evde başka bir erkek görmek sanırım hoşuna gitmemişti. Pek İngilizcem yoktu o yüzden ne konuştuklarını çok anlamıyordum ama Yıldız’a bir kaç soru sordu, Yıldız’da sanırım herifin morali bozulmasın diye göz devirerek açıklamalar yaptı, beni biraz kötü tanıtmış olmalı ki yine Asya’dan azar yedi ama tabi dediklerini anlamamıştım. Herif gerisin geri kapıya yöneldi, elini Yıldız ablamın beline atıp kızı dışarı çekti, kapıyı kapatıp gittiler.
-ayyy bok herif ya, nefret ediyorum şundan abla. Yıldız ablam yüzünden her gün her gün görüyoruz şunu.
-sabret ablacım biter bu da.
-bu kim?
Diye sordum merakla.
-yani Yıldız’ın sevgilisi belli de.
-sorma ablacım, Yıldız biraz maymun iştahlıdır, erkek zevki de kötüdür, daha öncesinde çok sevgili değiştirdi ama bir yıldır buna takıldı kaldı. Herif iğrenç biri, doğru dürüst işi yok, bar fedaisi, gözü etraftaki her kızda, kaç defa aldattı bizimkini ama yalvarsak da ayrılmıyor, bayılıyor bu adama, Francis bunun adı, Allahtan bizim evde kalmasını yasakladım da burada sıkıntısını çekmiyoruz.
-neyse abi boş ver, sen işini anlatıyordun, ben şey soracaktım sana, benim bir tane motorum var da işe giderken kullanıyorum, iki haftadır falan çalışmıyor, servisi de Sydney’de, tek başıma oraya götüremiyorum, sen bakabilir misin? Hem ben de yardım ederim, çok severim öyle kurcalamayı falan, oyun atölyesinde de teknik işleri bana öğretiyorlar, kablo çekme falan
-oo ne güzel
dedim gülerek.
-Tamam Orkide’cim birazdan bakalım motoruna olur mu?
ona Orkide’cim demem yüzünden utanıp gülmüştü, hemen,
-olurrrr
diye cilveli cilveli söylendi.
-olmaz ablacım
diye araya girdi Asya.
-Abin yeni geldi, çok yorgun, 36 saattir yolda, yemeğini yedikten sonra güzel bir duş alacak sonra da ona güzel bir yatak hazırlayacağız tamam mı? Yarın bakarsınız motora.
-abla o kadar yorgun değilim ya, jetlag olmasın diye uçakta baya uyudum
diye itiraz ettim ama bu evin annesi itirazları pek kabul etmiyordu.
-yürü bakalım
diye elime bir havlu verip beni banyoya çekti.
-Orkide dolaptan bira çıkar, çerez falan koy, abin çıkınca biraz içer sohbet ederiz, uykusu gelince yatar.
-tamam abacım
diyip koştu Orkide. Asya ablam bana banyoyu ve suyu nasıl ayarlayacağımı gösterdikten sonra
-soyun!
dedi emreder bir tonda. Şaşırmıştım.
-a abla soyunayım da ben kendim hallederdim, kirli poşeti verirsen sizin çamaşırlarla karışmasın, sana da zahmet olmasın ben yıkarım.
-saçmalama Kenan! Çıkar kıyafetlerini ben direkt yıkamaya atacağım, çamaşır makinesi alt katta, hiç oraya inmekle uğraştıramam seni.
Bir an donup kalsam da ablamın dediğini yapmaya başladım. Önce tişörtümü sonra da basketbol şortumu çıkarıp ona verdim, en son da çoraplarımı, altımda bir tek baksırımla kalmıştım ama Asya ablam kıyafetleri katlıyor, banyoyu hemen terk etmiyordu. Bütün pis düşüncelerime rağmen biraz utanmıştım, beni masum görüyor, onu öyle görmeyeceğime mi inanıyordu acaba? Tam duşa kabine girip baksırımı çıkaracakken kapıda Orkide belirdi.
-abla sofrayı hazırladım, istediğiniz zaman gel
deyip donup kaldı, şaşkınlıkla vücuduma bakıyordu, yüzü kırmızı, gözleri kısılmış, o geniş ağzı utançla bükülmüştü ama gözlerini üzerimden alamıyordu. Öyle mükemmel sexapel bir vücudum yok ama göbekli bir ayı da değilim, iş hayatının getirdiği geniş bir vücudum var sadece, yine de kardeşlerim annelerinin genlerini almış olmalı, hepsi minikken ben yanlarında baya bir ayı gibi kalıyordum. Ablam Orkide’nin kitlenişini görünce ufak bi kahkaha attı.
-noldu Orkide’cim çok mu yakışıklıymış abin, diyordum inanmıyordun...
-y y yok abla daa... yani aman yakışıklı tabi abim de şey... ne kadar büyük ya abim, hani kocaman bir adam, hiç böyle hayal etmemiştim.
Bu da Asya’ya ilk cümle kadar kahkaha attırdı.
-ee demek ki o kendi annesi tarafına çekmiş babam da bu kadar yoktu.
Muhabbet beni baya güldürmüştü.
-bence siz minik siniz hanımlar
deyip duşa kabine girdim, perdeyi çektim. Ablam dışarıdan:
-baksırını da ver
deyince çıkarıp onu da uzattım. Aylarca konuşmuş olsak da beni ilk günden bu şekil sahiplenmesi çok hoşuma gitmişti. Minnettar ve utanmış hissediyordum ve her şeyden cok mutluydum çünkü hayatımda görmediğim ilgiyi görüyordum, o an beni ele geçiren düşüncelerden çekindim. Ablama sapıkça bir aşk duymak belki yanlıştı, o beni bu kadar sahiplenmişken kendime hakim olup bu o an bir ayda kendime güzel anılar yaratıp döneyim diye karar verdim. Sıcak suyun altında da yarım saat kadar bunu düşünüp durdum. Çantamdan yeni kıyafetler çıkarıp banyoda durulandım, dışarı çıktığımda kardeşlerim biralarını açmış beni bekliyorlardı. Yaklaşık bir saat daha içip sohbet etsek de ablam haklı çıkmıştı, gözlerim kaymaya uyku beni ele geçirmeye başlamıştı.
-hadi Orkide’cim abine yatak yapalım
deyip kızı kaldırdı. Geniş salondaki büyük kanepeye yastıklarını atıp yatak serdiler, anlaşılan burda çekyat kültürü yoktu ama koltuk o kadar pofuduktu ki sorun çekmeden uyuyacağıma emindim. Ortalığı toparlamalarına yardım edecektim ki ablam yine azarlayıp beni yatırdı.
-hadi iyi geceler Kenan’cım, sen beni kırmadın bize geldin ya burada sana hiçbir iş yaptırılmayacak.
Deyip yanağıma sulu bir öpücük kondurdu, Orkide’de usul usul gelip bana sarıldı sonra onlar salonu toparlarken bayılırcasına uyuyakalmışım...
Gece bir anahtar tıkırtısına uyandım, etraf zifiri karanlıktı, elimi attığımda telefonum saatin gece 4 olduğunu gösteriyordu, sersemliği atıp hemen dikildim! Kapıya yöneldim, ses ordan geliyordu, sanki biri kapıyı kurcalıyordu. O anki sersemlikle kapıyı hızlıca açıp yumruğumu çakmaya hazır bir şekilde sıktım ama kapıyı açar açmaz ufak bir çığlık atan bir kız kollarıma doğru düştü. Üzerinde elbisesi, kaymış gözleri, ağır alkol ve sanayiden çeşitlerini ayırt edebildiğim ** kokusu üzerine sinmiş olan Yıldız ablamdı bu kız.
-ayy off sen hala burda mısın yağg...
diye zar zor konuştu, ne cevap vereceğimi pek bilemedim. Makyajı kaymış, boynu morluklar içindeydi, topuklularının birinin topuğu kırılmıştı, kapıyı bile açamıyor, hafif hafif öğürüp duruyordu, konuşmadan elimi koltuk altına atıp bir çırpıda kaldırdım. Asya ablama göre öne düşük bir burnu vardı ama onun dışında benziyorlardı, kâküllü sacları omuzlarında bitiyordu, diğer kardeşlerim gibi uzun saçlı değildi, onlar gibi 1.60 boylarında çıtı pıtı bembeyaz tenli bir Elf kızıydı. Kendimi çirkin bulmuyordum ama onlarla gerçekten görsel çok bi benzerliğimiz yoktu, bu üç kız resmen bir ressamın elinden çıkmışçasına pürüzsüzdü, şekilli ama ufak memeler, ince ve süt rengi bacaklar, ince bir bel, aşık olunası suratlar. Elimi koltuk altına atıp oyuncak gibi kaldırdım onu.
-dokunma yhaa
Bir şey söylemeden onu banyoya sürükledim. Olacakları biliyordum bari Asya ablama iş çıkmasın dedim, klozetin yanına çömeltip kafasını eğdim, tam tahmin ettiğim gibi 30 saniye sonra kusmaya başladı, aşama aşama daha da çirkin sesler çıkararak midesini klozete bırakırken saclarını tutup başında bekledim. O banyo ışığının altında işin rengi iyice orta çıkmış, Yıldız ablamın sıyrılan eteğinden arka bacakları ve kalçalarının başlangıcı gözüküyordu, tabi ki boynu kadar mosmordu, birisi inanılmaz bir hırsla hatta bildiğin döver gibi sikmişti, tam o anda elbisesinin sırtındaki lekeler dikkatimi çekti, orospu çocuğu direkt kızın elbisesine boşalmıştı. Koskoca kadının sevgilisi olması elbet normaldi, hatta seks yapması da normaldi, dün tanıdığı biri olarak kardeş olduğumuz ama pek de olamadığımız bu kızı sanırım kıskanmaya hakkım yoktu ama istemsizce öfkeden kudurmuştum. Adam vura vura sikmiş, üstüne boşalmış, makyajını dağıtmış, bir orospu gibi kapıya atmıştı... sevgili dediğin böyle bir şey yapmaz, eve girer mi, başına bir şey gelir mi diye kontrol ederdi. Ben olmasam Yıldız abla muhtemelen kapının önünde sızar kalırdı, tabi bir berduşa denk gelmez ise..
6 months ago