zaporn.net
Arkadaşımın eşi Zeynep (5)

Arkadaşımın eşi Zeynep (5)

Rotterdam’ın merkezinde Cumartesi akşamı etraf cıvıl cıvıldı. Mehmet’le önce bir barda, sonrasında şehrin en güzel restoranlarından birinde oturduk. Saatlerce konuştuk. Daha doğrusu, o anlattı ben dinledim. Zeynep’in Türkiye’de üniversite bitirip ardından İngiltere’de master ve doktora yaptığını, Mehmet’le tanışmadan önce Londra’da uzun süreli bir ilişki yaşadığını, geçmişe ait konuların aralarında hiç konuşulmadığını, Zeynep’in zaten bu tip şeylerde suskun olduğunu öğrendim. Mehmet’in anlattığına göre, iki yıl önce evlendiklerinde Zeynep mesleğini kendi isteğiyle bırakmış, fakat ev kadını rolü zamanla evliliğin monotonluğuyla birleşince hem günlük yaşamları hem cinsel hayatları sıradanlaşmış. O sıralarda ortaya çıkan Ceyda ve Ceyda’yla bağlantılı fanteziler hayatlarına yeni bir renk katmış. Ama ardından çocuk gelmiş, hayattaki öncelikleri yine değişmiş. Halbuki doğum öncesinde, sırf seyirci olarak gitseler de; bazen Ceyda’yla birlikte bazen de kendi başlarına ziyaret ettikleri, Hollanda’da çok bulunan seks kulüpleri ve canlı şovlar cinsel hayatlarına yeni hazlar getiriyormuş. Ancak, aileye yeni bireyin katılmasıyla birlikte, çift kendini yine heyecansız ve durağan bir hayatın göbeğinde bulmuş. Olabilecek tek heyecanları, Zeynep’in Ceyda’yla birlikte aldığı dildo ve dildonun Mehmet ve Zeynep sikişirken üstlendiği ikinci erkek rolüymüş. Yavaş yavaş, Mehmet karısına gerçek ikinci erkek fikrini açmış. Zeynep net bir cevap vermemiş, konuyu hep geçiştirmiş. Mehmet’in aklında aslında Ceyda’yı düşünüp iki kadın – bir erkek formülü varmış, ama Ceyda’nın değişken ruh hali bu cin fikrini mümkün kılmamış. Son olarak, Amsterdam havalimanında tesadüfen karşılaşmamızın ardından; Mehmet ve Zeynep evliliklerinde yaşadıkları monotonluğu aşmak için ikinci bir erkek seçeneğini tekrar değerlendirmişler ve aday olarak beni düşünmeye başlamışlar.

Tüm bunları heyecanla dinledikten ve Mehmet’in sözünü kesmemeye özen gösterdikten sonra, “Peki nasıl yapalım? Ne düşünüyorsun? Neyin nasıl olmasını istiyorsunuz?” diyerek sorularımı peş peşe sıraladım. Mehmet “Bilmiyorum” diye cevapladı. “Daha doğrusu, Zeynep de ben de bilmiyoruz” diye düzeltti. Tahrik olduklarında her şeyin daha kolay olduğunu; mesela beni Rotterdam’a davet etmelerinin, gece boyunca beni düşünüp yüksek sesle birlikte olmalarının, Zeynep’in yatak odalarında yıkanmamı istemesinin ve beni tahrik etmek için duş kabinine anal yumuşatıcı bırakmasının gayet doğal geliştiğini, ancak gerçek hayatın ve kuralların kendilerini frenlediğini söyledi. “Bir şey daha söylemem lazım. Biz Zeynep’le hiç arkadan yapmadık. O krem Ceyda’yla birlikteyken dildoda kullanıldı. Bir diğer işlevi de, taa zamanında senle birlikte yaşadığımız o güzel hikâyeyi sana tekrar hatırlatmaktı” dedi.

Ne cevap vereceğimi düşünürken, Mehmet’in telefonu çaldı. Açtı, Zeynep’le konuştu ve kapattı. “Zeynep gelmiyor. Program değişti. Eve dönüyoruz” dedi.

Eve vardığımızda saat 23.00 olmuştu. Zeynep’i verandada bulduk. Bir elinde telefonu, diğer elinde şarap kadehi vardı. “Neler yaptınız bakalım?” derken kıkır kıkır güldü. Çakırkeyif olmuştu. Mehmet “Can anlatsın, ben tuvalete gidiyorum” diyerek eve girdi. Zeynep, daha ben ağzımı açmadan; “Neler konuştuğunuzu biliyorum. Boş ver Mehmet’in dediklerini. Yetişkin insanlarız, dünyaya bir kez geliyoruz, hislerimiz bizi nereye götürürse oraya gideriz” dedi. Gülümsedim. Nereye oturacağımı düşünürken, kendime bir içki koymamı ve ona sigara vermemi istedi. Sigara paketini uzatırken, “Ellerim dolu Can. Lütfen yak da ver” dedi. Sigarayı ağzımda yaktım ve Zeynep’e uzattım. Oturduğu yerden yukarı doğru doğruldu, dudaklarını uzattı ve “Ağzıma ver Can” dedi. “Ağzına vereyim Zeynep” dedim. Gülümseyerek göz kırptı. Sağ elimin işaret ve orta parmakları arasındaki sigarayı dudaklarına uzattım. İşaret parmağıma dilini dokundurdu, yaladı, sonra dudaklarının arasına alarak hafifçe emdi. Sigaradan derin bir nefes çektiği sırada, “Beni çıldırtıyorsun Zeynep” dedim. “Biliyorum ve bu çok hoşuma gidiyor” cevabını verdi. Masadan viski aldım, yanındaki sandalyeye yerleştim ve “İlk gördüğüm andan bu yana seni arzuluyorum” diye devam ettim. “Ne mutlu bana. Senin gibi bir erkek tarafından arzulanmak çok hoş” dedi. Evden geri gelen Mehmet sözümüzü kesti. “Ooo karıcığım, koca bir şişe şarabı bitirmişsin. Ben de biraz viski alayım bari” diyerek masanın diğer tarafına oturdu. Yine geyik muhabbetine dönmüştük. Zeynep doktorun dediklerini anlattı, kızlarından bahsetti. Mehmet yediğimiz yemekler hakkında konuştu. Sonra Rotterdam, iş hayatı, Türkiye’de olup bitenler, annesi ile babası falan. Durmadan konuşuyor, içtikçe içiyordu. Gülümseyerek dinliyor, bazen başımla onay veriyor, ama genelde sola doğru dönerek Zeynep’i kesiyordum. Kilolu değildi. Zayıf da değildi. Mükemmel bir vücudu vardı. Siyah renkte, biraz dar, kolsuz bir bluz giymişti. Düğmelerin ilk üçü açık bırakılmış, delirtici seksilikteki göğüsleri cömertçe ve belli ki gururla sergilenmişti. Sanırım içinde sutyen yoktu. Fırsat buldukça lafa giriyor, kocasına bir şeyler söylüyor, kahkahalar atıyor, bunları yaparken ara ara sol kolumu tutuyordu. Ayaklarını bana yaklaştırdığını, hatta bazen kasten bacağıma değdirdiğini gördüm. Birden bire, “Ayakların çok büyük. Kaç numara?” dedi. 46.5 dedim. “Ayağı büyük olanın başka yerleri de büyük olurmuş değil mi?” diye sorarak bir daha kahkaha attı. “Yok, o pek öyle olmuyor. Sadece söylenti” dedim. Mehmet’e baktım, gülmeye çalışıyor, ama pek bir tepki vermiyordu. Kelle olmuştu. Boş boş etrafa bakarak bir şarkı mırıldanmaya çalıştı. Zeynep “Ayakkabılarını çıkarır mısın?” dedi. Çıkardım ve çıplak ayaklarımla sandalyesinin önünde verandanın hala sıcak taş zeminine bastım. O da ayaklarını flip – flop terliğinden çıkardı ve sağ ayağını sol ayağımın üzerine koydu. İnce, zarif ve benimkine oranla çok minik muhteşem ayağının sıcak tabanını ayağımın üstünde hissetmek beni ciddi anlamda tahrik etmişti. Pedikürlü tırnakları, kırmızı – bordo arası ojeyle çok seksiydi. Sikim anormal dikilmiş haldeydi. Geriye kaykıldım, sertleşmiş aleti iyice yukarı doğrulttum, gözlerimi Mehmet’e dikerek sol elimi Zeynep’in bacağına attım. İki eliyle elimi kavradı, bana iyice yanaştı. Nefesinin sıcaklığı, parfümü, kızıl ve dalgalı saçlarının bana doğru uçuşması; içimi çok tatlı bir ürpertiyle kapladı. Mehmet ya farketmiyor, ya farkediyor ama tepki vermiyor; veya kafasının durumu, ağzından bir kelime çıkabilmesine imkan vermiyordu. O saate kadar; bira, votka, şarap, tekila ve viski götürmüştü. En sonunda, birkaç denemenin ardından, “Ben yatmaya gidiyorum” diyebildi ve sallana sallana eve yöneldi.

Bir saniye sonra, başımı sola çevirdim. Zeynep anında dudaklarıma yapıştı. Sol kolumu boynuna dolayarak başını iyice kendime çektim. Çılgınca öpüşüyorduk. Dudakları, teni, kokusu başımı döndürdü. Dudaklarımı dudaklarından zar zor ayırdım. Yanaklarını, boynunu, kulaklarını öptüm, öptüm, öptüm. İnleyerek kıvranıyor, bana iyice sokuluyordu. Sandalyesinden kalktı ve önü bana dönük olarak kucağıma oturdu. Dev gibi olmuş sikimin tam üstüne yerleşmiş, vücuduma iyice dolanmış, ıslak ve seksi ağzını ağzıma yine dayamıştı. Vücudunu yukarı aşağı oynatıyordu. Zeynep “Oh Can! Oh Can!” diye inlerken; ilk bulduğum boşlukta dilimi ağzının içine soktum. Dili dilimi buldu, dillerimiz ağızlarımızın içinde dansetmeye başladı. Hem inanılmaz bir durumdu, hem anormal bir cinsel haz alıyordum. Her şey çok doğal gibiydi, ama aslında hepsi gerçek ötesi ve hatta gerçek dışıydı. Yıllardır görmediğim arkadaşımın henüz kendisiyle üç kelime bile konuşmadığım karısıyla, bana çok yabancı bir mekanda ve üstelik açık havada kimseyi umursamadan deliler gibi sevişiyor ve hayvani bir iştahla cinsel doyum peşinde koşturuyorduk. Islak ıslak öpüşüyor, birlikte kıvranıyor, sandalyede üst üste birbirimizi seviyor, sevişiyorduk. Bluzunu açtım, diri ve muhteşem kokulu göğüslerini avuçladım. Evet, sutyen takmamıştı. Memelerinin doğal duruşu yine de bomba gibiydi. Sertçe okşuyor, meme uçlarını sıkıştırıyor, ağzımı ağzından kurtarabildiğimde göğüslerine yumularak dudaklarımı sıcak bedeninde ihtirasla gezdiriyordum. Şortunun sikimin üstündeki harareti yükselmiş, alevler amını ve sikimi sarmış, bacaklarının arasından ıslaklıklar hissetmeye başlamıştım. Bu pozisyonda inleyerek kıvrandıktan ve tutkuyla uzun uzun yiyiştikten bir hayli sonra, Zeynep durdu ve nefeslendi. Ardından, “Salak gibiyiz. Cumartesi gecesi herkes balkonunda ya da bahçesinde. Boş yere komşulara yakalanacağız” dedi. Üstünü başını düzeltti, masayı şöylece bir topladı, elimi tuttu. “Gel, içeri gidelim Can” dedi. Işığı kapattı, elini uzattı, tuttu beni ve içeri girdik.

CanElsa (2 Ekim 2021)
Published by canelsa
3 years ago
Comments
Please or to post comments