Damadım Sarhoşken…
Hollanda’dan kızım aradı. Yatırım için arsa alacaklarını, kocasının bir kaç gün bizde kalması gerektiğini söyleyerek müsait olup olmadığımızı sordu.
“Ne demek kızım?” dedim. “Buyursun gelsin. Damadımızı otelde yatıracak değiliz ya… Hem baban iş için İstanbul’a gitti, ben de evde yalnız kalmamış olurum, benim için de çok iyi olur. Evde bir nefes olursa korkmam hiç olmazsa…”
“A, çok iyi anneciğim” diyerek kızım da sevindi. “Ben de yalnız değilim burada, Murat gelene kadar kayınvalidemde kalacağım.”
Gerçekten sevinmiştim damadın gelmesine… Kocam kaç gündür yoktu, koca evde yalnız başıma ürküyordum. Aslına bakarsanız kocam varken de yalnız sayılırdım. Bunca yıldan sonra eski gücünü kaybetmiş, ayda bir, iki ayda bir sevişir olmuştuk. Üstüne bir de gece horlamaları çıkınca odaları da ayırmıştık.
Mutluyduk, maddi sıkıntımız yoktu, iyi geçiniyorduk ama, tek sıkıntımız yatak olayıydı. Genç evlenmiş, genç anne olmuştum, hala yaşım genç sayılırdı. Bakımlıydım, makyajıma, giyimime, sağlığıma dikkat eder, sporumu aksatmazdım. Ölçülerim yerinde, yolda kendime baktıran bir kadındım.
Kocamla aramızdaki yaş farkı kendini belli etmeye, sıkıntı yaratmaya başlamıştı son zamanlarda… Ben ne kadar uyarsam da, kendini iyice salmış, yaşlılığı kabullenmiş, köşesine çekilmiş gibiydi. Yine de severdim bunca yıllık kocamı sadece seks yüzünden bırakmaya niyetim yoktu. İdare edip gidiyordum.
Kızım da benim gibi erkenden evlenmiş, Hollanda’ya gelin gitmişti. Damadımız çok iyi biriydi. On yaş büyüktü kızımdan, el üstünde tutar, bir dediğini iki etmezdi. Ben onu, o da beni çok sever, her geldiğinde bana iltifatlar yağdırırdı. Kızımın ablası gibi göründüğümü söyler dururdu hep…
Kızımla konuştuktan iki gün sonra çıktı geldi. O gelecek diye özel yemekler hazırlamış, konuk odasını temizleyip rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapmıştım.
“Anneciğim nasılsın?” diye bana sarıldı kapıyı açtığımda… Damadı içeri buyur ettim. Geliş saatine yakın çay demlemiştim, beraber çay içtik. Sofrayı kurdum sonra, ona özel hazırladığım sevdiği yemeklerden bir şeyler yedi ve sohbet etmeye başladık.
Kızımın dediği gibi bir arsa almak için gelmiş ve yaklaşık on gün kalacakmış. Uçak ve yol yorgunuydu, epey bir sohbetten sonra kendisine hazırladığım odada yattı.
Sabah kalktığımda, damat çoktan çıkmıştı evden… Öğleye doğru geldi ve beraber yemek yedik. İnternetten bulduğu arsayı gitmiş görmüş, arsa sahibiyle pazarlıkta anlaşmışlar. Sözleşmeyi yapmışlar, kaporasını falan vermiş ve geriye sırf tapu işleri kalmış. Öğleden sonra resmi daireler açılınca da tapuyu alacakmış. Çayımızı içtikten sonra tapu dairesine gitti. Bir kaç saat sonra beni arayıp,
“Tapuyu aldım anne, bunu kutlamamız lazım… Akşam gelirken rakı getireyim, sen de mezeleri hazırla, ikimiz beraber kutlayıp içelim!” diye ısrar etti.
Bazen hep beraber yemek yerken, damat kayınpeder karşılıklı bir iki bardak rakı içerler, ısrarlarına dayanamaz, ben de bir bardak içerdim. Damadın sevincini kursağında bırakmamak için akşama güzel bir sofra hazırladım.
Damat eve geldiğinde yine bana sarıldı. Arsayı iyi bir fiyata aldığı için çok sevinçliydi. Getirdiği rakıyı açtık ve sofraya oturduk. Sohbet, muhabbet, arsaydı, yatırımdı, kızımın geleceğiydi derken ben daha iki bardak içmeden, damat şişeyi bitirdi.
Rakı bu, şişede durduğu gibi durmadığını hepimiz biliriz. Aslında iyi içerdi damadım ama arsanın sevinciyle içkiyi biraz kaçırdığı için sarhoş oldu. Durmadan kalkıp bana sarılıyor, öpeyim annecim diyerek yanaklarımdan öpüyor,
“Çok güzel kadınsın annecim. Hayranım sana… Öyle genç görünüyorsun ki… Kızın da sana çekmiş zaten… Güzelliğini senden almış” filan diyordu sürekli…
Konuşurken dili peltekleşmeye, gözleri kapanmaya başladı. Bir ara baktım, başı öne düştü, ayakta uyuyordu neredeyse… Zaten gece vakit bir hayli ilerlemişti.
“Murat… Hadi kalk oğlum, seni yatırayım yatağına!” dedim ve koluna girdim. Ama damat 1.80 boyunda ve 90 kilo, zebellah gibi bir adam… Bense 1.65 boyunda minyon yapıda bir kadınım.
Zor zahmet damadımı ayağa kaldırdım. Kolunu boynuna dolayıp yürüttüm. Ama misafir odasına kadar götüremedim. Bizim yatak odası daha yakın olduğundan, oraya götürüp, bizim yatağa uzanmasını sağladım.
En azından bari pantolon ve gömleğini çıkartayım, rahatlasın diyerek soymaya başladım. Gömleğin düğmeleri, pantolonun fermuarı derken zorla çıkardım hepsini, sonunda atlet külotla yatağa yatırmayı başardım.
Nefes nefese kalmıştım. Şöyle bir baktım benim yatağımda yatan adama… Neredeyse çam yarması denilecek yapıda, iri yarı bir erkekti damadım… Slip külot giymişti altına… Sarhoş olmasına, yarı sızmış olmasına rağmen, külodunun önündeki hatırı sayılır kabarıklık ister istemez dikkatimi çekiyordu.
Kar beyazı daracık atlet geniş ve kıllı göğsünü meydana çıkarmıştı. Nefes alıp verdikçe o erkek göğsü inip kalkıyordu. Bir an benimle aynı minyon yapıda, çıtı pıtı yirmi yaşındaki kızımı düşündüm. Yatakta nasıl başa çıkıyor bu koca herkül gibi herifle acaba diye geçirdim içimden…
Kollarının pazuları, bacaklarının kasları iştah açıcı görünüyordu. İdeal erkek tipi yani… Yine de başımı iki yana sallayıp aklıma üşüşen şeytanca şeyleri kovalamaya çalıştım. Yutkunarak nevresimi üstüne çektim, çıplaklığını örttüm. Tam odadan çıkmaya davrandığımda gözleri yarı kapalı, kolumdan tutup çekerek,
“Annecim ne olur sen de burada yat, hem konuşuruz!” diye yalvarmaya başladı. Ben de zaten içtiğim iki duble rakıyla çakırkeyiftim, başım hafif döndüğü için,
“Tamam Murat!” dedim ve üzerimdeki ince diz hizası bir etek ve tişörtle yatağa, damadımın yanına uzandım. Murat satın aldığı arsa hakkında geveleyerek bir şeyler anlatıyordu, ama ben daha kafam yastığa değer değmez uyumuşum.
Gece üzerimde bir ağırlıkla uyandım. Makyaj masasındaki ışıklı saat üçü gösteriyordu. Bir de baktım ki, damadın sol eli, benim kolumun altından göğsümü tutuyor ve sol bacağını da kalçamın üzerine atmış. Ahtapot gibi öyle bir sarmış ki, kurtulmak mümkün değil.
Ben damadımın kollarından kurtulmaya çalıştıkça, o daha çok sarılıyordu. Ve dehşetle fark ettim ki, damadımın sertleşmiş erkekliği kalçama aşırı bir baskı yapıyor. Neredeyse eteğimi yırtıp kalçamın arasına girecek o taş gibi sertlik…
Nasıl olsa sarhoş, sızmış vaziyette, bilmeden yapıyor diye seslenmedim. Ama ben saran kollarından kurtulmaya çalıştıkça damat daha çok, daha sıkı sarılıyor, resmen kerkiniyordu bana.
İstem dışı da olsa hoşuma gitmeye başladı bu durum… Ve ben de çabalamayı bıraktım, hareketsiz durdum. Artık kalçalarım onun sertliğine dayanıyordu. Üstüne ben de geriye doğru bastırdım biraz… Sertliğinin arkamdaki temasıyla aldığım zevkin tadını çıkarmaya başladım.
Damat benim duruma hiç itiraz etmeden hareketsiz kalmamdan cesaret almış olmalı ki, göğsümün üstünde duran elini bir çırpıda tişörtümün içine soktu. Sütyenimi aşağı çekip sol göğsümü avuçladı ve yoğurmaya başladı. Meme uçlarımı sıkıp bırakıyordu.
Zevkten inlememek için dudaklarımı ısırdım. Az sonra göğsümü mıncıklayan eli göbeğime doğru kaymış, karnımı okşuyordu. Tam elini tutup engel olmaya niyetlenmiştim ki, elini tişörtümden çıkardı.
Okşamayı bırakmasına üzülmedim desem yalan olur. Demek buraya kadarmış diye geçirdim içimden… Ama değilmiş. Tişörtümden çıkardığı elini eteğimin altına soktu. Bacağımı okşaya okşaya yukarıya çıktı.
Bacaklarımın çıplak teninde yavaşça dolanan, okşayan el küloduma geldi. Şöyle bir avuçlayınca ister istemez inledim. Ardından parmaklarını külodumun yanından içine sokup, resmen amımı avuçlamaya başladı.
Aylardır amıma el değmemişti. Damat avuçlayıp sıkarken amımdan zevk sularım akmaya başladı, anında ıslandı. Klitorisimi okşayan parmağı suyumda kayganlaşmıştı. O ıslak parmak amımın içine girip çıktıkça dayanamadım artık… Elimi damadın elinin üstüne koyup bastırdım, İnleyerek, sarsıla sarsıla boşaldım.
Ben orgazmım bitiip sakinleşince damadım bir hışımla üstümüzdeki nevresimi çekiverdi. Beni sırtüstü çevirip külodumu indirdi ve amıma yumuldu. Dudaklarıyla hırpalaya hırpalaya öpmeye, amımı yalamaya başladı.
Damada karşı koymak istesem de, ıslak ve istekli kadınlığım başka bir telden çalıyordu. İnlemekle yetindiim sadece, itiraz etmedm, seslenmedim. Damat, benim yıllardır dil görmemiş amımı öyle bir yaladı ki, zevkten kafayı bozmamak elde değildi.
Belki yarım saatten fazla amımı yaladıktan sonra, yavaş yavaş yukarı çıktı ve önce göğüslerimi emip yaladı, daha sonra dudaklarımı öpmeye başladı. Tanrım, bu nasıl bir öpüşme böyle, resmen yiyordu beni. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp,
“Hadi gir içime Murat!” diye inledim. Damat bir çırpıda külodunu çıkardı ve taş gibi olmuş sikiyle amıma baskı yapmaya başladı. Amıma girmesine yardımcı olayım diye elimi yarağına bir attım ki, kalbim yerinden fırladı.
Elimdeki alet kocamandı. Uzunluğu benim dirseğim kadar vardı neredeyse… Yirmi santimden fazla… Bir de kalın ki sormayın.
“Damat yavaş, ben bunu alamam!” dememe kalmadı, yarağının mantar gibi başını soktu. Amımdan seller sular aksa da, kalanını sokarken zorlanıyordu. Biraz git gel yapa yapa yarısını soktu, ama ter su içinde kaldı.
“Kurban olayım damat yeter, hepsini sokma!” desem de,
“Kızın da alırken zorlanıyor, ama girince de çıkarmamı istemiyor!” diye diye hepsini soktu. Yırtılıyorum sandım,
“Damat kımıldama ne olur, alışsın bari!” diye yalvardım. Ama durdurmak ne mümkün… Damat azgın boğa gibi amımı sikmeye başladı. Erkekliğini kafasına kadar çıkarıp, hızlıca köklüyordu amıma ve inlete inlete sikiyordu beni.
On dakika sonra amım yarağına alıştı ve acı yerini zevke bıraktı. Artık damadımın yarağı beni zevkten uçuruyordu. Altında kim bilir kaç kez boşaldığımı saymadım, ama bir saattir hala sikiyordu beni. Bende derman kalmamıştı, tırnaklarımı sırtına geçirmiştim ve
“Hadi boşal artık ne olursun!” diye yalvarıyordum. En sonunda iyice hızlanarak son bir kez yüklendi ve içime patladı. Sanki hortumdan tazyikli su fışkırıyordu. Damat içime boşalırken ben bir kez daha orgazm oldum.
Üzerimden indi, beni yan çevirip, 66 pozisyonunda arkamdan sarılıp, yine yarağını amıma soktu ve
“Aşkım böyle uyuyalım!” dedi. Beni yine resmen abluka altına almıştı.
Sabah, amımın içinde damadın kalın aletinin kıpırdamasıyla uyandım. Erkekliği yine şahlanmıştı. Başımı arkaya çevirdiğimde, damat hınzır hınzır gülüyordu. Göğüslerimi okşayarak,
“Günaydın şeker validem, bana kızmadın değil mi?” diye sordu. O yarak amındayken kim kızar ki?
“Yaptığımızın çok yanlış olduğunu biliyor musun?” dediğimde,
“Bilmez miyim!” diyerek yarağını ucuna kadar amımdan çıkartıp birden geri kökledi ve
“Yanlış olmasına yanlış, ama gel de şu daracık amcığı sikme! Artık fırsat buldukça bu amcığı benden esirgemiyeceksin, söz mü şeker validem benim?” diye diye beni bir kez daha sikip orgazm etti boşalttı, ama kendisinin boşalmaya niyeti hiç yoktu.
“Boşal artık kurban olayım, bu kadar çok sikilmeye alışık değilim!” desem de, damat amıma köklemeye devam ediyordu. Bir ara,
“Sen en iyisi domal, taş gibi götünü görünce daha çabuk boşalırım!” diyerek beni dört ayak domalttı ve amımı öyle sikmeye devam etti. Ben seller sular gibi akarken, başparmağıyla götümün deliğini okşamaya başladı.
“Oraya hiç niyetlenme damat!” dedim. Ama o,
“Lütfen müsade et, azıcıkta götüne sokayım!” dedi. Ben ne kadar,
“Hayır mümkün değil, ordan olmaz!” desem de, içimden çıktı ve götümün deliğini bolca tükürükleyip, yarağını daha önce hiç sikilmemiş götüme dayadı.
Ben ölü gibi yüz üstü uzandım yatağa, sokmasın diye. Ama damat inat etmiş, arkamdan dayıyordu. Yarağının kafası birden girince,
“Götüm yırtıldı!” diye bağırdım. Damat ensemi ısırdı ve
“Canım, zoru bitti, tadını çıkar!” diyerek o kocaman aletini dibine kadar geçirdi götüme… Gidip gelmeye başladı. Götümü hızlı hızlı siktikçe, taşakları amıma çarpıyordu. Tam zevk almaya başlıyordum ki, beş dakika sürmeden döllerini içime boşalttı…
Biraz dinlenip kendimize geldiğimizde kalktık. İkimiz beraber duş alıp, güzel bir kahvaltı yaptık. Götüm o kadar çok ağrıyordu ki, kahvaltı yaparken altıma yastık koydum oturdum sandalyeye. Ama yine de beni haşat eden o muhteşem aletten şikayetçi değildim.
Damat bende kaldığı sürece gece gündüz becerdi beni… Hollanda’ya dönene kadar tam bir karı koca hayatı yaşadık. Ona kayınpederiyle yaşadığım yoksunluğumu anlattım bir gece…
Yine bir sevişme sonrası, yatakta başımı geniş göğsüne koymuş, uzanıp yatarken her şeyi anlattım. Ayda bir benim zorlamamla yaşattığı üstünkörü nefis körletmeleri, yalnız ve ağlayarak geçen gecelerimi…
“Biliyorum anneciğim…” dedi ellerimi parmaklarımı öperek… “Kızın üstü kapalı biraz anlattı bana… Senin gibi güzel kadın ihmal edilmeye gelmez. Çiçek gibisin sen, kıyamam sana…”
“Canım benim… Aşkım…”
“Aslında bizimki ensest ilişki, yasak ama, senin için yaptım bunu… Seni sekse doyurmak için… Açlığını gidermek için… İlk gece o kadar sarhoş değildim aslında… Numara yaptım sana… Her şeyin bilincindeydim.”
“Bir tanesin sen Murat…” diyerek dudaklarını öptüm, öpüştük. “Anlayışlı, güçlü erkeğim benim… Aygırım… Senin erkekliğin bana da yeter, kızıma da… Arslanım benim… Hadi bir daha sik beni… Arslan damadım…”
“Ne demek kızım?” dedim. “Buyursun gelsin. Damadımızı otelde yatıracak değiliz ya… Hem baban iş için İstanbul’a gitti, ben de evde yalnız kalmamış olurum, benim için de çok iyi olur. Evde bir nefes olursa korkmam hiç olmazsa…”
“A, çok iyi anneciğim” diyerek kızım da sevindi. “Ben de yalnız değilim burada, Murat gelene kadar kayınvalidemde kalacağım.”
Gerçekten sevinmiştim damadın gelmesine… Kocam kaç gündür yoktu, koca evde yalnız başıma ürküyordum. Aslına bakarsanız kocam varken de yalnız sayılırdım. Bunca yıldan sonra eski gücünü kaybetmiş, ayda bir, iki ayda bir sevişir olmuştuk. Üstüne bir de gece horlamaları çıkınca odaları da ayırmıştık.
Mutluyduk, maddi sıkıntımız yoktu, iyi geçiniyorduk ama, tek sıkıntımız yatak olayıydı. Genç evlenmiş, genç anne olmuştum, hala yaşım genç sayılırdı. Bakımlıydım, makyajıma, giyimime, sağlığıma dikkat eder, sporumu aksatmazdım. Ölçülerim yerinde, yolda kendime baktıran bir kadındım.
Kocamla aramızdaki yaş farkı kendini belli etmeye, sıkıntı yaratmaya başlamıştı son zamanlarda… Ben ne kadar uyarsam da, kendini iyice salmış, yaşlılığı kabullenmiş, köşesine çekilmiş gibiydi. Yine de severdim bunca yıllık kocamı sadece seks yüzünden bırakmaya niyetim yoktu. İdare edip gidiyordum.
Kızım da benim gibi erkenden evlenmiş, Hollanda’ya gelin gitmişti. Damadımız çok iyi biriydi. On yaş büyüktü kızımdan, el üstünde tutar, bir dediğini iki etmezdi. Ben onu, o da beni çok sever, her geldiğinde bana iltifatlar yağdırırdı. Kızımın ablası gibi göründüğümü söyler dururdu hep…
Kızımla konuştuktan iki gün sonra çıktı geldi. O gelecek diye özel yemekler hazırlamış, konuk odasını temizleyip rahat etmesi için ne gerekiyorsa yapmıştım.
“Anneciğim nasılsın?” diye bana sarıldı kapıyı açtığımda… Damadı içeri buyur ettim. Geliş saatine yakın çay demlemiştim, beraber çay içtik. Sofrayı kurdum sonra, ona özel hazırladığım sevdiği yemeklerden bir şeyler yedi ve sohbet etmeye başladık.
Kızımın dediği gibi bir arsa almak için gelmiş ve yaklaşık on gün kalacakmış. Uçak ve yol yorgunuydu, epey bir sohbetten sonra kendisine hazırladığım odada yattı.
Sabah kalktığımda, damat çoktan çıkmıştı evden… Öğleye doğru geldi ve beraber yemek yedik. İnternetten bulduğu arsayı gitmiş görmüş, arsa sahibiyle pazarlıkta anlaşmışlar. Sözleşmeyi yapmışlar, kaporasını falan vermiş ve geriye sırf tapu işleri kalmış. Öğleden sonra resmi daireler açılınca da tapuyu alacakmış. Çayımızı içtikten sonra tapu dairesine gitti. Bir kaç saat sonra beni arayıp,
“Tapuyu aldım anne, bunu kutlamamız lazım… Akşam gelirken rakı getireyim, sen de mezeleri hazırla, ikimiz beraber kutlayıp içelim!” diye ısrar etti.
Bazen hep beraber yemek yerken, damat kayınpeder karşılıklı bir iki bardak rakı içerler, ısrarlarına dayanamaz, ben de bir bardak içerdim. Damadın sevincini kursağında bırakmamak için akşama güzel bir sofra hazırladım.
Damat eve geldiğinde yine bana sarıldı. Arsayı iyi bir fiyata aldığı için çok sevinçliydi. Getirdiği rakıyı açtık ve sofraya oturduk. Sohbet, muhabbet, arsaydı, yatırımdı, kızımın geleceğiydi derken ben daha iki bardak içmeden, damat şişeyi bitirdi.
Rakı bu, şişede durduğu gibi durmadığını hepimiz biliriz. Aslında iyi içerdi damadım ama arsanın sevinciyle içkiyi biraz kaçırdığı için sarhoş oldu. Durmadan kalkıp bana sarılıyor, öpeyim annecim diyerek yanaklarımdan öpüyor,
“Çok güzel kadınsın annecim. Hayranım sana… Öyle genç görünüyorsun ki… Kızın da sana çekmiş zaten… Güzelliğini senden almış” filan diyordu sürekli…
Konuşurken dili peltekleşmeye, gözleri kapanmaya başladı. Bir ara baktım, başı öne düştü, ayakta uyuyordu neredeyse… Zaten gece vakit bir hayli ilerlemişti.
“Murat… Hadi kalk oğlum, seni yatırayım yatağına!” dedim ve koluna girdim. Ama damat 1.80 boyunda ve 90 kilo, zebellah gibi bir adam… Bense 1.65 boyunda minyon yapıda bir kadınım.
Zor zahmet damadımı ayağa kaldırdım. Kolunu boynuna dolayıp yürüttüm. Ama misafir odasına kadar götüremedim. Bizim yatak odası daha yakın olduğundan, oraya götürüp, bizim yatağa uzanmasını sağladım.
En azından bari pantolon ve gömleğini çıkartayım, rahatlasın diyerek soymaya başladım. Gömleğin düğmeleri, pantolonun fermuarı derken zorla çıkardım hepsini, sonunda atlet külotla yatağa yatırmayı başardım.
Nefes nefese kalmıştım. Şöyle bir baktım benim yatağımda yatan adama… Neredeyse çam yarması denilecek yapıda, iri yarı bir erkekti damadım… Slip külot giymişti altına… Sarhoş olmasına, yarı sızmış olmasına rağmen, külodunun önündeki hatırı sayılır kabarıklık ister istemez dikkatimi çekiyordu.
Kar beyazı daracık atlet geniş ve kıllı göğsünü meydana çıkarmıştı. Nefes alıp verdikçe o erkek göğsü inip kalkıyordu. Bir an benimle aynı minyon yapıda, çıtı pıtı yirmi yaşındaki kızımı düşündüm. Yatakta nasıl başa çıkıyor bu koca herkül gibi herifle acaba diye geçirdim içimden…
Kollarının pazuları, bacaklarının kasları iştah açıcı görünüyordu. İdeal erkek tipi yani… Yine de başımı iki yana sallayıp aklıma üşüşen şeytanca şeyleri kovalamaya çalıştım. Yutkunarak nevresimi üstüne çektim, çıplaklığını örttüm. Tam odadan çıkmaya davrandığımda gözleri yarı kapalı, kolumdan tutup çekerek,
“Annecim ne olur sen de burada yat, hem konuşuruz!” diye yalvarmaya başladı. Ben de zaten içtiğim iki duble rakıyla çakırkeyiftim, başım hafif döndüğü için,
“Tamam Murat!” dedim ve üzerimdeki ince diz hizası bir etek ve tişörtle yatağa, damadımın yanına uzandım. Murat satın aldığı arsa hakkında geveleyerek bir şeyler anlatıyordu, ama ben daha kafam yastığa değer değmez uyumuşum.
Gece üzerimde bir ağırlıkla uyandım. Makyaj masasındaki ışıklı saat üçü gösteriyordu. Bir de baktım ki, damadın sol eli, benim kolumun altından göğsümü tutuyor ve sol bacağını da kalçamın üzerine atmış. Ahtapot gibi öyle bir sarmış ki, kurtulmak mümkün değil.
Ben damadımın kollarından kurtulmaya çalıştıkça, o daha çok sarılıyordu. Ve dehşetle fark ettim ki, damadımın sertleşmiş erkekliği kalçama aşırı bir baskı yapıyor. Neredeyse eteğimi yırtıp kalçamın arasına girecek o taş gibi sertlik…
Nasıl olsa sarhoş, sızmış vaziyette, bilmeden yapıyor diye seslenmedim. Ama ben saran kollarından kurtulmaya çalıştıkça damat daha çok, daha sıkı sarılıyor, resmen kerkiniyordu bana.
İstem dışı da olsa hoşuma gitmeye başladı bu durum… Ve ben de çabalamayı bıraktım, hareketsiz durdum. Artık kalçalarım onun sertliğine dayanıyordu. Üstüne ben de geriye doğru bastırdım biraz… Sertliğinin arkamdaki temasıyla aldığım zevkin tadını çıkarmaya başladım.
Damat benim duruma hiç itiraz etmeden hareketsiz kalmamdan cesaret almış olmalı ki, göğsümün üstünde duran elini bir çırpıda tişörtümün içine soktu. Sütyenimi aşağı çekip sol göğsümü avuçladı ve yoğurmaya başladı. Meme uçlarımı sıkıp bırakıyordu.
Zevkten inlememek için dudaklarımı ısırdım. Az sonra göğsümü mıncıklayan eli göbeğime doğru kaymış, karnımı okşuyordu. Tam elini tutup engel olmaya niyetlenmiştim ki, elini tişörtümden çıkardı.
Okşamayı bırakmasına üzülmedim desem yalan olur. Demek buraya kadarmış diye geçirdim içimden… Ama değilmiş. Tişörtümden çıkardığı elini eteğimin altına soktu. Bacağımı okşaya okşaya yukarıya çıktı.
Bacaklarımın çıplak teninde yavaşça dolanan, okşayan el küloduma geldi. Şöyle bir avuçlayınca ister istemez inledim. Ardından parmaklarını külodumun yanından içine sokup, resmen amımı avuçlamaya başladı.
Aylardır amıma el değmemişti. Damat avuçlayıp sıkarken amımdan zevk sularım akmaya başladı, anında ıslandı. Klitorisimi okşayan parmağı suyumda kayganlaşmıştı. O ıslak parmak amımın içine girip çıktıkça dayanamadım artık… Elimi damadın elinin üstüne koyup bastırdım, İnleyerek, sarsıla sarsıla boşaldım.
Ben orgazmım bitiip sakinleşince damadım bir hışımla üstümüzdeki nevresimi çekiverdi. Beni sırtüstü çevirip külodumu indirdi ve amıma yumuldu. Dudaklarıyla hırpalaya hırpalaya öpmeye, amımı yalamaya başladı.
Damada karşı koymak istesem de, ıslak ve istekli kadınlığım başka bir telden çalıyordu. İnlemekle yetindiim sadece, itiraz etmedm, seslenmedim. Damat, benim yıllardır dil görmemiş amımı öyle bir yaladı ki, zevkten kafayı bozmamak elde değildi.
Belki yarım saatten fazla amımı yaladıktan sonra, yavaş yavaş yukarı çıktı ve önce göğüslerimi emip yaladı, daha sonra dudaklarımı öpmeye başladı. Tanrım, bu nasıl bir öpüşme böyle, resmen yiyordu beni. Dudaklarımı dudaklarından kurtarıp,
“Hadi gir içime Murat!” diye inledim. Damat bir çırpıda külodunu çıkardı ve taş gibi olmuş sikiyle amıma baskı yapmaya başladı. Amıma girmesine yardımcı olayım diye elimi yarağına bir attım ki, kalbim yerinden fırladı.
Elimdeki alet kocamandı. Uzunluğu benim dirseğim kadar vardı neredeyse… Yirmi santimden fazla… Bir de kalın ki sormayın.
“Damat yavaş, ben bunu alamam!” dememe kalmadı, yarağının mantar gibi başını soktu. Amımdan seller sular aksa da, kalanını sokarken zorlanıyordu. Biraz git gel yapa yapa yarısını soktu, ama ter su içinde kaldı.
“Kurban olayım damat yeter, hepsini sokma!” desem de,
“Kızın da alırken zorlanıyor, ama girince de çıkarmamı istemiyor!” diye diye hepsini soktu. Yırtılıyorum sandım,
“Damat kımıldama ne olur, alışsın bari!” diye yalvardım. Ama durdurmak ne mümkün… Damat azgın boğa gibi amımı sikmeye başladı. Erkekliğini kafasına kadar çıkarıp, hızlıca köklüyordu amıma ve inlete inlete sikiyordu beni.
On dakika sonra amım yarağına alıştı ve acı yerini zevke bıraktı. Artık damadımın yarağı beni zevkten uçuruyordu. Altında kim bilir kaç kez boşaldığımı saymadım, ama bir saattir hala sikiyordu beni. Bende derman kalmamıştı, tırnaklarımı sırtına geçirmiştim ve
“Hadi boşal artık ne olursun!” diye yalvarıyordum. En sonunda iyice hızlanarak son bir kez yüklendi ve içime patladı. Sanki hortumdan tazyikli su fışkırıyordu. Damat içime boşalırken ben bir kez daha orgazm oldum.
Üzerimden indi, beni yan çevirip, 66 pozisyonunda arkamdan sarılıp, yine yarağını amıma soktu ve
“Aşkım böyle uyuyalım!” dedi. Beni yine resmen abluka altına almıştı.
Sabah, amımın içinde damadın kalın aletinin kıpırdamasıyla uyandım. Erkekliği yine şahlanmıştı. Başımı arkaya çevirdiğimde, damat hınzır hınzır gülüyordu. Göğüslerimi okşayarak,
“Günaydın şeker validem, bana kızmadın değil mi?” diye sordu. O yarak amındayken kim kızar ki?
“Yaptığımızın çok yanlış olduğunu biliyor musun?” dediğimde,
“Bilmez miyim!” diyerek yarağını ucuna kadar amımdan çıkartıp birden geri kökledi ve
“Yanlış olmasına yanlış, ama gel de şu daracık amcığı sikme! Artık fırsat buldukça bu amcığı benden esirgemiyeceksin, söz mü şeker validem benim?” diye diye beni bir kez daha sikip orgazm etti boşalttı, ama kendisinin boşalmaya niyeti hiç yoktu.
“Boşal artık kurban olayım, bu kadar çok sikilmeye alışık değilim!” desem de, damat amıma köklemeye devam ediyordu. Bir ara,
“Sen en iyisi domal, taş gibi götünü görünce daha çabuk boşalırım!” diyerek beni dört ayak domalttı ve amımı öyle sikmeye devam etti. Ben seller sular gibi akarken, başparmağıyla götümün deliğini okşamaya başladı.
“Oraya hiç niyetlenme damat!” dedim. Ama o,
“Lütfen müsade et, azıcıkta götüne sokayım!” dedi. Ben ne kadar,
“Hayır mümkün değil, ordan olmaz!” desem de, içimden çıktı ve götümün deliğini bolca tükürükleyip, yarağını daha önce hiç sikilmemiş götüme dayadı.
Ben ölü gibi yüz üstü uzandım yatağa, sokmasın diye. Ama damat inat etmiş, arkamdan dayıyordu. Yarağının kafası birden girince,
“Götüm yırtıldı!” diye bağırdım. Damat ensemi ısırdı ve
“Canım, zoru bitti, tadını çıkar!” diyerek o kocaman aletini dibine kadar geçirdi götüme… Gidip gelmeye başladı. Götümü hızlı hızlı siktikçe, taşakları amıma çarpıyordu. Tam zevk almaya başlıyordum ki, beş dakika sürmeden döllerini içime boşalttı…
Biraz dinlenip kendimize geldiğimizde kalktık. İkimiz beraber duş alıp, güzel bir kahvaltı yaptık. Götüm o kadar çok ağrıyordu ki, kahvaltı yaparken altıma yastık koydum oturdum sandalyeye. Ama yine de beni haşat eden o muhteşem aletten şikayetçi değildim.
Damat bende kaldığı sürece gece gündüz becerdi beni… Hollanda’ya dönene kadar tam bir karı koca hayatı yaşadık. Ona kayınpederiyle yaşadığım yoksunluğumu anlattım bir gece…
Yine bir sevişme sonrası, yatakta başımı geniş göğsüne koymuş, uzanıp yatarken her şeyi anlattım. Ayda bir benim zorlamamla yaşattığı üstünkörü nefis körletmeleri, yalnız ve ağlayarak geçen gecelerimi…
“Biliyorum anneciğim…” dedi ellerimi parmaklarımı öperek… “Kızın üstü kapalı biraz anlattı bana… Senin gibi güzel kadın ihmal edilmeye gelmez. Çiçek gibisin sen, kıyamam sana…”
“Canım benim… Aşkım…”
“Aslında bizimki ensest ilişki, yasak ama, senin için yaptım bunu… Seni sekse doyurmak için… Açlığını gidermek için… İlk gece o kadar sarhoş değildim aslında… Numara yaptım sana… Her şeyin bilincindeydim.”
“Bir tanesin sen Murat…” diyerek dudaklarını öptüm, öpüştük. “Anlayışlı, güçlü erkeğim benim… Aygırım… Senin erkekliğin bana da yeter, kızıma da… Arslanım benim… Hadi bir daha sik beni… Arslan damadım…”
3 years ago